10 Aralık 2011 Cumartesi

up2date

Simdi holy cafe`deyim cihangirdeki. Ve igrenc bir latte iciyorum. Neyse diyorum en azindan muzik guzel.. Canim Bianca`ylayim. 4 gunlugune Istanbula geldi bi is teklifi icin. benimle galatada kaliyor. oyle ozlemisim ki birbirimize doyamiyoruz bir turlu. simdi o da karsimda bi seyler karaliyor. kurt bir yonetmenin asistanlik teklifini aldi birazdan onunla bulusmaya gidecek.

hayat garip geliyor bu aralar.. kotu giden bir sey yok aslinda ufak tefek puruzler disinda aileyle. onlara pek zaman ayiramamamdan sikayetciler. aslinda haklilar. zamanin cogu okulda geciyor geri kalan zaman da lukas`la. ama bi sekilde ayarlicam. onlara da zaman ayirmam lazim. 2 haftada 1 goruyorum annemi kopuku falan. sanirim lukas gidene kadar her gunu degerlendirmeye calisiyorum onunla...

bu arada eylul`de Kölne gidiyorum erasmus icin.. 1 seneligine umarim.. berline gitmek istesem de lukasa yakin olmak icin kölnü secmis bulunuyorum. umarim sikilmam orada.. herkes berline gitmemi oneriyor.. köln cok kücük 8 den sonra hayat yok falan.. demeyin lan öyle =(

okul dersen sevgili blogger.. 3 bucuk ortalamami dusurucem sanirim bu dönem lukasla gezip durmaktan ötürü.
ocak ayindaki 3 haftalik tatil icin misira ya lübnan a gitmeyi düsünüyoruz.. iki uc hafta önce bir akdeniz turu yaptik cok güzeldi.. likya yolunda yürümek, yamac parasütü yapmak.. :)

tabi beni köpek isirdi.. düstüm bir sürü yara edindim falan o ayri..

neyse..

boyle bir yazi yarismasina katildim ama cok mesgul oldugum icin cidden sikko bir yazi verdim. bi sey cikacagini sanmiyorum bu sefer..

sen nasilsin blogger. keyfin sihhatin yerinde mi


küsse!


btw: almancam costu yaa acaip mutluyum ama okuldaki sinavdan ne hikmetse 70 aldim :(

12 Ağustos 2011 Cuma

12Ağustos

çok güzel bir sabah. rüzgarlı, soğuk, kapalı, yağmurlu. ortalamamı 3.50 yaptım. çift anadala başlıcam ingiliz dili ve edebiyatından.. erasmusa almanyaya gidicem.. para biriktiriyorum.. hala annemden 5 kuruş almadan yaşamanın verdiği harika hissi yaşayabiliyorum.. almanca öğreniyorum.. çok da iyi gidiyorum.. canım sevgilim gelince almanca konusabileceğiz yani. o burda yokken, ben onu beklerken almanca öğreniyorum, denize gidiyorum köpükle, arkadaşlarımla buluşuyorum barbekü falan yapıyoruz, başak bana Arafta dans dersi veriyo bayıla bayıla( dans edemiyorum çünkü!) radyoda obstacle 1 çalıyo, soğumuş kahvemi içiyorum. köpük'ü modaya götürücem oyun grubumuzla buluşmaya, sonra sevgili arkadaşımız Achim'le yemek yapıcaz terasta güzel bi akşam yemeği yicez.. böyle. bi de kilo vermem lazım ya. haaaaala dana gibi yiyorum. aha we are the people çalıyo. meheeyt.

ps: sevgiliyi beklemek, beklerken özlemek... o kadar güzel ki.

10 Ağustos 2011 Çarşamba

Hallo !

oha yazmayalı aylar olmuş. ben gittim tabi o gece dayanamayıp ve devam ettik bir kaç ay daha. ama sonu belli bi şeye devam etmek kadar insanı yoran, kahreden bir şey var mı acaba? neyse.. harun hayatımın en güzel dönemiydi. ama meğerse daha güzeli varmış? :) meğerse almanya'da beni bekliyormuş. meğerse steteskopuyla her gece kalbimi dinleyip yanımda uyumak için çok uzun süre beklemiş. meğerse ben onunla onun, nerdeyse 360 derecelik harika boğaz, galata manzaralı terasında elimde almanların çok sevdiği o nefis kokteyl etrafa bakınırken (daha önce tanışmış olmamıza rağmen) göz göze gelecekmişim. sanat, politika, edebiyat, tarih, aile hakkında 3 buçuk saat göz göze konuşup harunu onu bunu şunu tamamen unutacakmışım. ve o günden beri vücudumun her yerini saran bir huzur gelip beni bulacakmış. onun için almancayı 1 ayda hayvanlarrrr gibi öğrenecekmişim, onunla balkan turuna çıkacakmışım.. bana bazen mein schatz bazen yavrum diyişiyle ölümüne mutlu olacakmışım.

20 Nisan 2011 Çarşamba

DAY 5

5 gün oldu.
okulda daha hiç karşılaşmadım. sırf onu görmek için güzel sanatlarda salak salak dolandım bugun hem de tam yarım saat. yoktu.. 5 - 5 çeyrek gibi pencereden baktım çıkış saati oldugu için.. yoktu.. sia-i go to sleep dinledim. mahvetti bir kez daha. evine gidip konuşmak istiyorum. bence bi kez daha denemeliyiz. yani. tamam anlıyorum sen yapamıyorsun bu ilişki durumlarını, benim mutsuz oldugumu görüp sen de mutsuz oluyorsun, strese giriyorsun.. ama bi kez daha denesek olmaz mı.

bana ne zaman bi gerginlik olsa söylediği şeyi hatırlıyorum 'pelin.. huzur istiyorum ben. sadece huzur. seninle huzurlu olmak. basit bi şekilde'

farkına varmadan beklentiler içine girdim.. benim gibi duygu bombası, ilgiyi dokunmayı seven hatun . sırf o böyle şeyleri sevmiyor diye yatakta sarılamadan uyudum, her içimden geldiğinde ona sarılıp öpemedim.. o dışarı çıkmayı HİÇ sevmiyor diye onunla ne bi bara ne bi dolaşmaya vs gidebildim. sırf onu çok sevdiğim için kendim gibi davranamadım. ama öyle güzel bi şeye sahiptik ki.. yine onu istiyorum. sanırım ben yine o şekilde davranmaya razıyım.

bu gece mi gitmeliyim evine bunları söylemek için haftaya çarşamba dogumgününde mi.. bilmiyorum.. ama basit bi şekilde birlikte olmak istiyorum. alanis'in simple together da söylediği gibi. gerçi o i was sadly mistaken diye bitiyordu ama.. hassiktir ya.

19 Nisan 2011 Salı

oda arkadaşımdan geliyor:

barış mesaj atmış, sait de mesaj atmış...
of ya. çok tatlılar ya hepinizi seviyorum. tüm erkekler benim olsun!!!!

güldürdün lan beni. 6 saniye çıkıverdim depresyondan. yerim seni kızım .

of.

geleceğim, bekle dedi, gitti
ben beklemedim,
o da gelmedi
ölüm gibi bir sey oldu.
ama kimse ölmedi

özdemir asaf


17 Nisan 2011 Pazar

without you

ve bir ayrılıkla daha karşınızdayız..

üstelik bu sefer ben ayrılmadım. benden daha cesaretli çıkıp o benden ayrıldı.
3 gündür elime geçen, yakınıma gelen her şeyi içiyorum. orda burda dans ediyorum. ama sonra inanılmaz bir acıyla yatağa giriyorum. birleşmemiz adına yüzde 1 bile şans olmaması, o kararlılığı beni mahvediyor. hala. pazar günü sinemaya gitmeye planlamıştık onun yerine cuma günü terk ediliyorum. hem de arabada. yüzüme bakmadan söylemek daha kolay olacak diye düşündü sanırım. günlerdir ona neyin var? diye sorduğumda bu kadarını beklemiyordum açıkçası. bir insan nasıl ilişki yapamaz anlamıyorum? bi insanın karakteri nasıl sadece yalnızlıktan ibaret olur. onun böyle oldugunu bilerek başlayan eşşek benim aslında. onun bu 'ilişki' zımbırtılarıyla uğraşabilecek bi insan olmadıgını zaten biliyordum. benim gibi ilgi (çoğu zarar) isteyen, bi şeyler duymak isteyen(dogal olarak?) bir insan bu kadar ay nasıl dayandı bu ilişkiye hiçbir fikrim yok.. ama şimdi odama geldim. yatağa girdim. ve tek istediğim yine onunla yemek hazırlayıp 30 rock izlemek. ve ( aklımı uçuracak kadar: düşündüğümde bile mahvoluyorum ya siktir) yine gece eve sarhoş gelip saatlerce sevişmek. bravo. hayatımda ilk defa terk ediliyorum. ve nedeni ben değilim. 'its not you its me' durumunun gerçek oldugu nadir zamanlar. sağol harun. beni hergün seni güneş gözlüklerin ve 1.85 boyunla, o harika!!! vücudunla okulda görmeye mecbur bıraktıgın için. beni annenin yemeklerinden, tütün sarışını izlemekten, pazar kahvaltılarımızdan, köpükle sahilde yaptıgımız gezintilerden, 30 rocktan, hayatımdaki en en en lanet olsun en harika seksten mahrum bıraktığın için.

2 Nisan 2011 Cumartesi

Nisan'ın üçü.

yok lan. ben bi şey yapmamışım. :) sorun bende de değilmiş. niye öyle triplere girmişim ki ben.. yapılan tatsız bir şakayla bitecek bi şey değil ki o. neyin kafasına girmişsem işte.. neyse. midterm zamanı. yine kol gibi giren vizeler beni uykusuz bırakma telaşında. bak saat 3 oldu daha yeni bitti ranke, foucault okumaları. sıçtınız ağzıma yemin ediyorum. ne kastırmışsınız arkadaş. pes! neyse. my walking dictionary aka harun bence çabalıyor. dün gördüm yani bunu. pek uyuşmayan karakterlerimiz artık sorun olmasın diyorum. olmasın. bugun de çok eğlendim onunla. uyandık, ders çalıştık, yemeğe gittik, waffle yedik, konuştuk, güldük, arabada bağıra bağıra 'i staaaaaaaaaaaaaaaaay awaaaaaaaaaaaay!' şeklinde bağrınıp staley'e eşlik ettik. neyse midterm pisliğine bulaşıyorum 3 hafta düşünülecek başka şeyler de var. ama .. düşünmemek, düşündükçe gülümsememek elde değil.. ya.. bu adam nefis bi şey ya. inanılmaz tat veriyor.

2 Mart 2011 Çarşamba

videotape.

ben tamamen bir gerizekalıyım. ne zamanki huzurlu, mutlu ve geleceğe dönük bir yaşantım olur ben onu 3 ay geçmeden elime alır, tüm düzeni alt üst eder ve mahvederim. paramparça ederim. sonra da neden? diye sorarım. neden böylesin sen? neden bir şeylerin içine sıçmadan duramıyorsun. neden rahat ve mutluluk batıyor o güzel popona? neden? neden bin kez videotape dinleyip ağlıyorsun ki şimdi. house of cards durumu bu işte. öyle kırılgan öyle hassas ki. gözünü kırpmadan neden üflüyorsun kartlara? ağzına sıçayım senin pelin. ağzına sıçayım.