26 Şubat 2010 Cuma

deli gibi ton balıklı, naneli, mısırlı, nar ekşili salatamı yanında 1 litrelik kolayı bitirme çabaları gayet iyi gidiyor. nip tak sezon bitimine 2 epi. kaldı. uyku adına bir halt kalmadı. ben de the radio dept.'e sardım. uzun zamandır dinlememek ha bire delay hep delay biraz daha delay yapa yapa zevki olabilecek en fazla şekilde alıyorum. yep. i can feeeeeel it !

merak ediyorum:

ne diyebilirim?
ne yapabilirim?

stephen king kitaplarını artık bırakamıyorum. bağımlılık oldu sanırım. sayfa sayfa e hadii bitsin bu sayfada ne oluyor ögrensek tadında okumanın pençesine düştüm. iki kuleyle başlayan bu garip bağımlılık seri bitince ne yapacak bebeğim? tell me.


ps: pet grief mükemmel değil de ne?! loop loop olalı..

isveç köfteleri.

http://listen.grooveshark.com/#/s/Pet+Grief/wBd8Y


...
and if you need someone who doesn't talk back
i'll shut my mouth for you
anything you want me to

25 Şubat 2010 Perşembe

maybe not.

arada herkesin büyük hayalkırıklıklarını, doldurulamayan boşlukların verdiği hissizleşmeyi yaşaması gerekir mi?

hayaller kuruyoruz. her şeyi kendimize uyduruyoruz. yapabileceklerimizi değil olmasını istediklerimize odaklanıyoruz.

insanın kaderinde var mı? mutsuzluğu, durgunluğu, umutsuzluğu, mutluluğu? bunların hepsi insanın bilinmeyen kaderinde var mı? cevabı olmayan soruların haklı galibiyeti mi yoksa bunlar? kaderinde insanlar var mı? seni seven, seni üzen, seni bırakıp giden, sana dönen.. yoksa olmayanı bekleyiş mi tüm bu saçmalık..

olmayacak bir rüya mı yoksa tüm bu gördüklerim.

bir yola girmek bile olmuyor; o yol da bitiyor eninde sonunda. her zaman.


bomboş duygularla bilinçsizce yürüdüğün sokakta kaldırımın köşesinde gizlice, sessizce açmış bir çiçek gördüğünde, ya da güneşli bir günde patisini yalaya yalaya siesta yapan minik bir kedi gördüğünde o anlamsız boşluk biraz doluyor sanki? yüzünü gülümsetiyor minik patisi, göbeğini gere gere, senin sorgulayıp durdugun hayatın keyfini çıkaran pisi.. peki bu nasıl oluyor diyorsun?

o nasıl yapıyor? o nasıl hayatta kalıyor..

12 Şubat 2010 Cuma

Persuasion.

bu gece my blueberry nights'ı 3.kez izledim. her defasında daha da kötü buluyorum filmi.. cat power'ın 23223 kez döndürdükleri the greatest'ı olmasa ve 5 dakikalık rolu izlemek için yeterli bi nedenim olmazdı.. dünyanın en yakışıklı 'pastacısı' jude law bile o harika aksanıyla bir şey verememiş filme.

izlediğime pişman oldum.. çünkü kedili pijamalarımla kanepeye kıvrılıp kahvemi yudumladıgımda artık çok geçti.. her greatest da içim fena oldu. her once i, i wanted to be..'da daha kırılmış hissettim.